Yazmasam deli olacaktım; yazdım divane oldum efen'im

14 Şubat 2013 Perşembe

Hüsnü Arkan'ın da Yeni Albümü Çıkıyormuş Desem

     2013'ün gelişi, Birsen Tezer'in İkinci Cihan adlı ikinci albümünün çıkacağı haberi ile -tarafımca- adeta iple çekilir olmuştu ki albümü alıp detaylı bir dinleme sürecinden sonra, diyebilirim ki; bunca zamanlık beklemeye kesinlikle değdi (evet, evet artık albümdeki tüm parçaları benimsedim; kırk yıllık ahbap oldum kendileriyle). Böyle güzel bir " müzikâl yenilik" sonrası tam da duruluruz artık diyecekken; bir başka güzel haber geldi. Kendisini, esas itibariyle, Ezginin Günlüğü dönemlerinden bildiğimiz; fakat Günlük dönemleri haricinde de çok başarılı bir solo müzik kariyeri bulunan; bilhassa da 2011 yılında çıkarmış olduğu "SOLO" adlı albümüyle müzik evrenimize bambaşka renkleri kazandıran Hüsnü ARKAN'ın " almış olduğum birtakım duyumlara göre :) " yeni albümü yoldaymış ve hatta bu yeni albümünün adı "YALNIZ DEĞİLİZ" olup, kapağı da şu şekilde olacakmış:

    *Şimdi'k havadisler bu kadar (Bana, Ben Kadar Yakın Bir Üşengecin Notu: Albüm hakkında yeni bilgiler edindikçe paylaşmaya çalışacağım).

30 Aralık 2012 Pazar

2013'ün İlk Güzel Müzik Haberi: Yeni Birsen Tezer Albümü

  2013 gelmeden 2013'e dair güzel haberler gelmeye başladı; bunlardan, beni en çok merak ve heyecan içinde bırakanı ise Birsen Tezer'in ikinci albümünün 2013 Ocak'ında çıkacağı haberi oldu. Ben de, hem bu güzel haberi, benim gibi, ilk albümü dinlemeye bir türlü doyamayan ve heyecanla ikinci albümü bekleyen Birsen Tezer hayranlarıyla paylaşayım hem de albüm hakkında edinebildiğim birtakım bilgileri aktarayım istenciyle bu yazıyı yazmaya karar verdim.

  Öncelikle; albümün adı, ilk albümün adına (Cihan'a) da göndermede bulunan "İkinci Cihan" olarak duyuruldu. Bunun haricinde, albüm yapımcısı Ada Müzik olacak ve Ada Müzik'in sitesinde yayımlanan duyuruya göre, albümde emeği geçenlerin listesi de şu şekilde (konuk müzisyenler bölümü beni benden aldı efen'im):

Yapım: ADA Müzik
Müzik direktörü: Gürol Ağırbaş
Stüdyo: Taproject Stüdyo - Arıkan Sırakaya
Stüdyo Kuzguncuk: Gürol Ağırbaş-Cihan Güvenç
Mix: Arıkan Sırakaya
Mastering: Cem Büyükuzun
Fotoğraflar: Kadri Karahan
Kapak tasarım: Kirpi Tasarım

BİRSEN TEZER (vokal)
DERİN BAYHAN (davul)
EMRE TANKAL ( elektrik gitar)
GÜROL AĞIRBAŞ ( bas gitar)
TUNÇ ÖNDEMİR (akustik gitar)

Konuk Müzisyenler:
Akın Eldes (elektrik gitar)
Bülent Ortaçgil (akustik gitar)
Birol Ağırbaş: Perküsyon
Erkan Oğur (perdesiz gitar,kopuz)
İlhan Şeşen (vokal)
Sibel Köse (vokal)
Tarık Aslan (bendir erbane)
Özer  Arkun (Çello)

  *Albümde yer alacak parçalara ilişkin henüz resmî bir açıklama yok; ancak bir duyuma göre, bugüne kadar hiçbir albümde yer almamasına rağmen, internet üzerindeki çeşitli müzik kanallarında tekrar tekrar dinlemekten bıkamadığımız "Aşk Üzerine Söylenmemiş Her Şey " adlı İlhan Şeşen çalışması da İkinci Cihan'da yer alacakmış (Parça, bugüne kadar yalnızca bir defa, Birsen Tezer ve İlhan Şeşen tarafından birlikte seslendirildi; bu kaydı dinlemek isterseniz: http://www.youtube.com/watch?v=DjidNpZzKwI ). Benden şimdilik bu kadar; 2013'ün hayatınıza güzel şarkılar katabilmesi dileğiyle, hoşçakalın.


20 Aralık 2012 Perşembe

"The Hobbit: Unexpected Journey" Üzerine

  Henüz daha sinema dünyası, J.R.R. Tolkien ve (The Middle Earth) Orta Dünya denizine yelken açmamışken, Tolkien'in engin edebiyat birikimi içerisinde beni en çok etkileyen Orta Dünya anlatısı; Çıkın Çıkmazlı Hobbit Bilbo Baggins'in başı çektiği macerayı konu edinen, Yüzüklerin Efendisi serisinin öncü eseri "Hobbit" kitabıydı. Bu kısa girizgâhtan da anlaşılacağı üzre bu yazının konusu, sinema perdesi ve izleyicisi ile henüz merhabalaşmış olan "The Hobbit: Unexpected Journey (Beklenmedik/Umulmadık Yolculuk)" adlı; tadı damağımda kalan, devam filmleri salondan çıktığımdan beri beni heyecanla beklemeye iten, Gollum'un tabiriyle de "kıymetlimiss/our preciousss" kıvamında bulduğum film olacak.


  Film üzerine; sinema tekniği açısından teknik bilgi sahibi uzman kişiler, eminim, birçok inceleme ve eleştri ürünleri/yazıları ortaya koyacaktır ve hatta ortaya konmuş bu tip incelemer/eleştriler de an itibariyle mevcut olabilir; ancak naçizane bir Tolkien okuru olan benim, bu yazı dahilinde yapmak istediğim; filmin uyarlandığı kitaba ve yazarı Tolkien'e olan hayranlığım kaynaklı kısımlarının -biraz- ağır basması muhtemel olan, filme ilişkin gözlemlerimi aktarmak olacak. Bu işe de, müsadenizle, karakter gözlemleri/izlenimleri ile başlamak istiyorum:


  -Bilbo Baggins(The Thief/Hırsız)- 

 Galiba üzerine en çok yazmak istediğim karakter filmden önce de Bilbo'ydu; şimdi de Bilbo; çünkü filmde de, en az kitapta Tolkien'in o usta diliyle işlediği kadar başarıyla işlenmiş bu karakter ve karakterin içinde barındırdığı çelişkiler. Belki de bu çelişkilerin en başlıcası, Bilbo'nun kendi arzuları(macera-seyyahlık arzusu) ve rahata/ev rahatına/monotonluğa düşkünlüğü arasında kalmışlığıdır. Zannediyorum ki bunun kaynağı; pek çok defa Bilbo'nun da dile getirdiği gibi, bir rahatsever, uysal Baggins mi yoksa yerinde durmayı pek sevmeyen Took soyundan mı olduğu sorunsalıdır(*Ufak bir bilgi notu: Bilbo Baggins; baba tarafından "Baggins", ana tarafından "Took" soyundan gelmektedir) ... Galiba herbirimizin içinde bulunan bir çatışmadır bu; sırt çantasını alıp yola düşmenin cazibesi ile ev sıcaklığının, güvende olma ihtiyacının çatışması... Ayrıca Bilbo hakkında son bir gözlem daha aktarmak lazım diye düşünüyorum; Bilbo; kitapta ve dolayısıyla filmde, maceralarını, yeğeni Frodo için kaleme alırken, Üstad Tolkien'i Orta Dünya ve ona ilişkin eserlerinin yaratımına iten de torunlarına bir peri masalı yazmak istemesidir; belki de Bilbo ve çatışmaları, Tolkien'in hayatına ait olan yaşantıların da birer yansımasıdır; kim bilir?

  -Gandalf The Grey(Ak Büyücü)- 

  Kendisi ile beyaz perdenin tanışması bu filmin öncesine/ Yüzüklerin Efendisi üçlemesine dayandığı için pek fazla yazma ihtiyacı duymuyorum; ancak yine de belirtmeden geçmeyeyim efen'im, kendisi yine  Orta Dünya aleminin o bilindik karizmatik "Gandalf the Grey Wizard"ıdır; ortadan yok olabilir; ama asla kimseyi geride bırakmaz, Orta Dünya'da barışı-huzuru bozan karşısında onu bulacaktır.

  -SarumanThe White(Ak Büyücü)- 

  Macera/Yolculuk zamanlarında her ne kadar kendisi Orta Dünya büyücüleri arasında Ak Büyücü sıfatıyla anılmakta ve en tecrübeli/bilgin olan büyücü olarak kendisine saygı duyulmaktaysa da, kendisi daha ileriki tarihlerde/kitaplardaki hainliklerine ilişkin hazırlıklarına daha bu evrelerde "hafiften" gözkırpmaktadır(TLOTR üçlemesindeki aynı kişinin bu filmde de karakteri canlandırması söz konusu olduğundan çok detaylı yazmıyorum bu karakter hakkında da).




-Thorin Oakenshield (Meşekalkan) ve Diğer Cüceler- 











  Erebor'dan yani yurtlarından yoksun olan yurtsuz cüce ırkı mensubu bu karakterlerin ve özellikle "yurt özlemi" duygusunun filmde çok başarılı işlendiğini söylemem lazım. Özellikle Thorin'in sazı ve sözü ele aldığı sahneler muhteşem; buna bir örnek olarak, Bilbo'nun evinde "Far Over The Misty Mountains Cold"un Thorin'ce söylendiği sahneyi gösterebilirim.(Filmin resmi fragmanlarından birinde de bu sahne geçmektedir; şuradan izleyebilmeniz mümkün). Ayrıca Thorin'in sıfatının(*Meşekalkan) doğum hikayesi de çok başarılı olarak filme aktarılmış. Bunlar haricinde Thorin dışındaki diğer cücelerle ilgili olarak; Kili ve Fili ile Bofur hakkında ayrı bir patantez açmak gerekir; şahıslarına münhasır, başlı başına birer renk teşkil ediyorlar film boyunca. Onlar dışında; genel olarak, hikayenin cüceleri, Tolkien'in kitaplarda da işlediği gibi yeme-içme sahnelerine renk katan, dobra, yurt özlemi çeken tipler ve karakterler olarak filmde ele alınmış.

  -Azog(The Desecarator/The Pale Orc)-

  Moria Goblinleri'nin ele başı olarak karşımıza çıkan, Thorin'in belalısı, bir nevî kandavalısı karakter. "İyiler" kefesini dengelemek adına (en azından serinin ilk filmi kapsamında), karşı kefe olan "Kötüler" kefesinin en ağır karakteri olarak, bir nebze de olsa, filmde aranan iyi-kötü dengesini sağlıyor.
  

  -Radagast The Brown (Boz Büyücü)- 

  Gandalf gibi Orta Dünya'nın beş büyücüsünden biri olan karakter, Tolkien'ce de kitaplarında anlatıldığı üzre; insandan uzak, yeşile-doğaya yakın bir şekilde karşımıza çıkıyor. Aklının gitgelleri; her ne kadar Saruman'ca delilik alâmeti kabul edilse de, "birşeylerin" kötüye gittiğinin o zamanda dahi farkında olan azınlık arasındadır. "Filmdeki Radagast" içinse kitapta özellikle vurgulanan birtakım özellikleri es geçilmiş olsa da "Kirpi Sebastian'ı kurtarma sahnesi"ni son derece sıcak buldum.

  -Gollum-

  Yüzüğüyle başbaşa bir ömür geçirmeyi uman, Yüzüklerin Efendisi serisinde de karşımıza çıkan ve belki de kitaplardan filmlere yansıtılan en ilgi çekici Tolkien karakterlerinden birisi desem; yanlış olmaz herhalde. Hobbit serisinin ilk filminde bu karakterin tek ilişkisi/sahnesi Bilbo ile gerçekleşiyor; bu sahne, kitaptan başarılı bir biçimde yansıtılmış sahneler arasında neredeyse "en birinci başarılı sahne" olarak kafama kazınmış izlerken. Özellike tLOTR'da da aklî açıdan dengesizliği had safhada olan Gollum'un, dengesini nasıl yitirmeye başladığını birazcık daha görme fırsatı veriyor bize bu sahne. Ayrıca "Gollum vs Bilbo" tadında geçen bilmece sahnesi de son derece başarılıydı... ve evet, evet, Gollum hakkında son gözlem: "Our preciousss/Kıymetlimiss" repliği halâ müthiş bir tad veriyor; "Gollum Aksanı" İngilizce (ve söylemem lazım ki "Gollum Ağzı Türkçe" altyazı da) son derece başarılı; yine, yeni, yeniden.

  Naçizane bir Tolkien okuru olan benden, Hobbit serisinin ilk filmi olan "Unexpected Journey/Beklenmedik Yolculuk" hakkında bu kadar. Son kez belirtmem gerekir ki, sizlerin de anlayacağı üzre, filmde geçen her karakter hakkında değil, yazının başlarında da belirttiğim üzre "kendi pencereme yansıyan" karakterler ve hususlar hakkında yazmaya gayret ettim; bilgi yanlışları mevcutsa da geribildirimde bulunursanız sevinirim. Ayrıca duyumlara göre serinin diğer iki filmi de birer yıl arayla vizyona girecekmiş; sırası gelince, onlar hakkında da yazmayı isterim; hele ki sinemaya nasıl yansıtılacağını büyük merak içinde beklediğim "Tom Bombadil" karakteri hakkında gerekirse ayrı bir yazı dahi yazmak güzel olur. Yazıyı keyifle okumuş olmanız dileğiyle; hoşçakalın.








7 Eylül 2012 Cuma

Şunu dinleyin, şöyle de yapın (2)

Modlu medyanlı şarkı tavsiyesi listesinin devamı gelebilir demiştim (vallahi de demiştim billahi de demiştim; inanmayan şuraya baksın) ; bir gece ansızın geldi efen'im:

- Birisi size "O"nu sorsun ve hiç düşünmeden "her yanı"nı diyin ve "ellerini" de ekleyin : Sakin - Edepsiz Komedya

- İki yol vardır efen'im; bu parçadan öncesi, bu parçadan sonrası: Mavi Sakal - İki Yol

- Bir tiryaki gibi aydınlık için, bu akşam Mayıs'ın 5'i olun; parçanın sahibinin parçayı atfettiği Mino'nun Siyah Gülü adlı kitabını da okuyun: Hüsnü Arkan - 5 Mayıs

- Kordoba yollarına düşün, aya bakın, atınızla konuşun:  Zülfü Livaneli - Atlı

- Sevdanın yollarına düşün; bilhassa yokuşlu yollarını seçin: Güvenç Dağüstün & Birsen Tezer - Sevdanın Yolları ( sevdanın en yokuşlu yolları Burgazada'dır; bilginize efen'im )

- Ruhunuzu akustik bir akıntıya teslim edin : India Arie & Raul Midon - Back To The Middle (3:53'ten itibaren Raul Midon'un ağzıyla attığı trompet solo, akıntının en güçlü olduğu yerlerden biridir efen'im)

- Freddie Mercury' yi anın, müzik aleminin ne hallere düştüğüne içerleyin : Queen - Killer Queen

- "People are crazy and times are strange" efen'im; başka hiçbir tümce bu parçayı ve modunu daha iyi açıklayamaz: Bob Dylan - Things Have Changed  ( İlgili videodaki Oscarlık performansı için Bob'a "En Birinci Bob Ödülü"nü veriyorum efen'im )

- Başka, bambaşka; yine, yeni, yeniden, jazz mı jazz bir gülnihal; çünkü piyanonun başında Fazıl Say var : Fazıl Say - Yeni Bir Gülnihal ( Jazz Variations )

- 40. yılını deviren Scorpions'a saygı duruşunda bulunun : Scorpions - The Best is Yet To Come

- Saygı demişken, saygı duruşu demişken çok gerilerden, 1975'ten, günümüze, geleceğe seslenen Barış Manço'yu anın: Barış Manço - 2024 ( İkinci Yolculuk ) 

Şimdilik bu kadar efen'im; "B" formatındaki modlu medyanlı şarkı listeme bir kaçak kat daha çıkma ihtimalim var; keyifli dinlemeler.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Lokum


ben, bacak kadar bir bacaksız iken, ne zaman lokum yiyecek olsam, ananem -bir komşusundan duymuş- bir hikaye anlatırdı da zaten kuş kadar olan beş karış havada aklım çıkardı :
benden bacaksız olmasın, bir başka bacaksız, birgün lokum yerken, lokumun boğazına -kıvamından ötürü- yapışmasından dolayı boğulmuşmuş ve ölmüşmüş. bugünkünü de sayarsak tam 123. lokumunu yedim ömrümün, sizin anlayacağınız, tam 123 kere zafer elde ettim,  404 kuvvetinde yapışkan lokumlara karşı; ama yine de, çoktan bacaksızlığımı yitirip bacaklı familyasına dahil olsam da bu miti anımsamadan lokum yiyemiyorum; yani sizin anlayacağınız üzere, aklım halâ en az beş karış havadadır efen'im.

16 Ocak 2011 Pazar

Temple Grandin & Otizm : EKSİK DEĞİL , FARKLI !





 Otizm hakkında konuşulacak , yazılacak pek çok şey vardır belki ; ama ben bu konuda kendimi bu işe hiç bir şekilde yetili ve yetkili görmüyorum ; ancak hem bu konuda bilgilendirme hem de yansıma biçimi olan sinema sanatı açısından son derece kaliteli ve dolu bir kaynak olarak bir film öneriyorum :
 
Temple Grandin(2010) & 7 Emmy Ödüllü & IMDB : 8,4 / 10

Otizm hakkındaki bilgilendirmeyi dediğim gibi bu film fazlasıyla yapacaktır ; ben de film hakkında ufak bir bilgilendirme yapayım :

Film  , Amerika'da ve dünyada "Hayvan Besiciliği ve Psikolojisi " başta olmak üzere bir çok önemli konuda ilk sayılacak ve de otizmsizler dünyasında esgeçilmiş detayları ortaya çıkarıp da bu konular hakkında bir çok gelişmeyi sağlayan ve hem de bunu OTİZMİNİ bir avantaj olarak ; yani BİR EKSİKLİK DEĞİL DE BİR FARKLILIK OLARAK GÖREREK başaran Temple Grandin'in hayatını konu almakta . . . Çok üstünkörü bir tabirle : İZLEYİNİZ , PİŞMAN OLMAYACAKSINIZ ; demem mümkün ; ancak izleyenler görecektir ki sadece insandaki PİŞMANLIK duygusunu bastırmanın çok ötesinde etkileri olan bir film .

Filmden bir kaç kare ( Sağ alttaki ; inekli olandaki Temple Grandin'in kendisidir) :




    

14 Ocak 2011 Cuma

KARS : Kafa Röntgeni

Karma memleketli bir insan olarak ; o karma içinde Kars da yer almaktadır benim "memleket algım"da.Şu günlerde adı güncel-siyasal ; belki de sanatsal(yuh!) sebeplerle sık sık telaffuz edilmekte memleketimin ... Heykel ya da sanat-estetik hakkında konuşmaya ne yetim ne de niyetim var ; bu yüzden böyle beklentide olanlar için son durak burası ; bir tur daha binmek isteyenler kalabilir ... Şöyle buyurun :

Lafı pek de uzatmadan mevzuya geliyorum ; biraz zamanları , zamandaki kafaları incelemek gerekir diye düşünüyorum :
Eski kafalar ne güzelmiş ; o güzel şiirdeki gibi sanki renkler değil de "tüm kafalar kirleniyor şimdilerde" ve "birinciliği" ise şu son Kars-Heykel-Ucube meselesi yüzünden "biz" elde ediyoruz. Böyle dememin sebebi ise şu anın ve birazdan paylaşacağım "estetik" anın ortak mevzusu olan KARS ...Şöyle ki :

-Şimdiki kafalarda bir Kars var , tartışma var ve en çok kullanılan,en çok taktığımız kelime ise "ucube" ...
Ve
-Bakınız ki şimdi yine bir Kars daha sunacağım sizlere ; tartışmasız , ucubesiz ...
Sizler görünüz ne kadar kirlendi kafalarımız ve ne kadar güzel imiş kafalarımız  :
   
       ~ KARS ~

Öyle güzel ki ölürüm artık
Beyaz uykusuz uzakta
Kars çocukların da Kars’ı
Ölüleri yağan karda
Donmuş gözlerinin arası

Sen küçüğüm sımsıcak
Ne derler ona –bu kızakta
Boyuna türküler yakıyorsun ya
Sanki her türküden sonra
Hohlasan gök buğulanacak

Anla ki her durakta
Yok sınırları aşkın
O iyi yüzlü Tanrı
Beklesin dursun bizi
Kurduğumuz rahat tuzakta

Nasıl olsa yine bir gün
Döneriz bu yollardan geri
Senin bir elinde bir mendil
Öbüründe kuş sesleri...

CEMAL SÜREYA

*Haa , derseniz ki kafa Cemal kafası , kafa Süreya kafası ... illa ki güzel olacaktır da ; bizdeki kafaların artık bu kadar kirli olmasını da açıklayamıyor , "Cemal Süreya Kafası" dahi...(bence).





.