Yazmasam deli olacaktım; yazdım divane oldum efen'im

26 Eylül 2010 Pazar

Ben de gördüm o taşı o ağaç yedi ...

Ağaca bir taş attım ;
Düşmedi taşım ,
Düşmedi taşım .
Taşımı ağaç yedi ;
Taşımı isterim ,
Taşımı isterim .

- Orhan Veli Kanık & Oktay Rıfat Horozcu -

24 Eylül 2010 Cuma

Şunu dinleyin, şöyle de yapın

 Şarkı tavsiyesinin "B" hali :

* parça isminin olduğu kısma tıklarsanız ilgili parça/video da açılacaktır

Yavuz Çetin'den "Sahil"i dinleyip kumsalda yürüyün ; tam sabahına yumurta sarısının sahana düşüşü gibi güneş doğarken günün.

Pink Floyd'dan "Wish You Were Here" eşliğinde "ah burda olsan!" dediklerinize daha bi özlemlenin.

Kazım Koyuncu'dan "İşte Gidiyorum" dinleye dinleye , ağlaya ağlaya gidin ; ama sadece gidin .

Fikret Kızılok " Gecenin Üçünde "yi söylerken gecenin 3'üne erişin , biraz daha bekleyip yeni doğan güneşle selamlaşın .

Kahve içmek için su ısıtıcısının tuşundan önce müzik çalarınızın "oynat" tuşuna basın , Bob Dylan " One More Cup Of Coffee Fore I Go" söylesin ; yalnız siz de kahvenizin ilk yudumunu Bob'a adayın .

Tam da egzostan bıkmışken tam da insan çokluğu sizi yormuşken David Gilmour'a kulak verin o size adresi gösterecektir : "On an Island"

Aptal aşık olun ( aşığın akıllısı da olmaz ya...) ama bunla da eğlenmeyi bilin , hafif sesi açın , ritme uygun parmak şıklatın : Genesis - " I Can't Dance "

"Eski 'I'stanbul" diyecek kıvama gelin Sadri Alışık'a bir turist selamı çakın sonra kulağına eğilip de "Istanbul Şehri Şiiri"ni okumasını rica edin .

Hayal edin , etmeyenleri ettirttirin : "John Lennon - Imagine"

"Şimdi konuşmasak olmaz mı ? " diyin ve kulaklığınızın tekini anlamasını istediğinizle paylaşın : "Rod Stewart-I Don't Wanna Talk About It..."

Devamı gelebilir (gelmeye de bilir ? ) .

21 Eylül 2010 Salı

Masa masa masa !

Masa dendi mi aklıma Edip Cansever gelir .Şiir hafızam pek iyi değildir , üstadın "Masa da masaymış ha ! " şiiri kendisinden 5-10 dk. sonra altyazı misali geçip gider.Sonra bir ürperme alır ruhumu ; soyadından attığı "y" harfi ile dürter beni Cemal Süreya , hatırlatır o dizelerini :

"Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer.

Herşeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden öldü Edip Cansever.

-Cemal Süreya- "

.
.
.

Şiirin fazlası öldürüyormuş demek,
Şiirin fazlasını da , ölmeyi de , ölmeleri de koy ;
Koy masaya o zaman.
Koy ki
Şiire yer açılsın az daha !

19 Eylül 2010 Pazar

Radyo Sevdalılarına Duyurulur !

Önceden dinlememiş olanlar direk hemencecik açsın dinlesin derim 24 saat über kaliteli müzik çalan güzide Ankara Üniversitesi'nin güzide İletişim Fakültesi'nin radyosudur .Bilhassa Latin - Küba müziği saatleri çok eğlenceli olmakla beraber sabahın ve gecenin körü diye tabir ettiğimiz saatlerde Frank Sinatra'lar , Lisa Ekdahl'lar havada uçuşmakla beraber günün her saati ; ansızın çok eski ancak bir o kadar da dinlenildiğinde insanı çaya batırılmış "püsküyüt" kıvamına getiren Türkçe parçalar da çalmaktadırlar.

Fm Frekans 91.0
RADYO İLEF(İnternet üzerinden dinlemek için) ---> http://ilef.ankara.edu.tr/radyoilef/

Kahvenin Rengi Değil !

Kahvenin herşeyini severim :
Kokusunu , tadını , rengini...

Kahvenin herşeyini severim sevmesine de
"Kahverengi" diye bir renk var ya
Bir tek onu sevmem ; sevemem.

Okulu değil de ...


 Okulu değil de , kantininden kahve ( sade ve şekersiz tabi ki de siz ne sandındınızdı ki! ) alıp da , kafamıza kafamıza at kestanesi yağdıran ağaçlarının olduğu bahçesinde içmeyi ; mevcutsa kısa süreli fakat pek bi yoğun , pek bi tadı damakta kalan muhabbetler etmeyi , henüz muhabbet dem almadıysa da kulaklık aracılığıyla "kahve dinlerken arka planda içilmesi 'yutella' tadı veren müzükler "dinlemeyi özlediğimi fark ettim.

Sait Faik'i dinleyin ; deli olmayın !


"Söz vermiştim kendi kendime; yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi! Burada, namuslu insanların arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti. Yapamadım. Koştum tütüncüye, kağıt, kalem aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkarttım. Kalemi yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım."

-Sait Faik Abasıyanık-

18 Eylül 2010 Cumartesi

"Ankara'da denizsiz kaldım ." diyenlere :

Ankara'dayım ...
Fakültenin açılmasına az bir zaman kaldı.Şehir dışından gelenler;özellikle deniz memleketi sayılacak kıyı illerden gelen arkadaşlar şakayla karışık "Ankara'nın denizsizliği " ile dalga geçip , yakınıyorlar .

Sahiden de Ankara'da deniz yoktur ; ama söylesenize cidden duyamıyor musunuz denizi , dalgaların kovalamacılık oynarken çıkardıkları sesleri Ankara'da ; Ankara'dan ?  Eğer duyamıyorsanız durum çok ciddi demektir :
-En yakın müzik çalara koşunuz ,
-Kalabalıktan arınınız ,
-Bir kupa çay ya da kahve alınız ,
-Denizi içlerine sığdırabilmiş , her daim denizi , dalgaları duyabilen bir yazarın eserini açıp okuyunuz ve sonra yaptığınız herşeyi bırakıp tekrar deneyiniz denizi duymayı . Halâ duyamıyor musunuz ? "Duyamam tabi bütün bunlar da neyin nesi ?" mi diyorsunuz ? Üzgünüm ; ancak başka yolu yok :

Ankara'dan deniz böyle dinlenir.

Şimdi , Ankara'da deniz olmadığı için değil de denizi neden halâ duyamadığınız için yakınabilirsiniz.