Yazmasam deli olacaktım; yazdım divane oldum efen'im

21 Kasım 2010 Pazar

Vecihi... ... ...Hürkuş

Adına "tarihî olana karşı duyulan ilgi" , "anı ya da otobiyografik yazıları okumanın verdiği keyif" vs... ne isterseniz isteyin deyiniz.İşte Vecihi Hürkuş da aynen sizin bu "ilgi" ya da " keyif " gediğinizi fazlasıyla dolduracak bir hayata sahip bir havacılık dehası beyfendidir.Ancak öncelikle bir başka gediği doldurayım : "Sırf isim benzerliğinden dolayı mı koydun 'Yeşil Çam Vecihisi'nin fotoğrafını yazının başıcığına" diye soranları ve bu soranların sorularından hemencecik öncesinde fotoğrafa bakıp da bıraktıkları tebessümleri duyar-görür gibiyim.İşte bu gülüşler ve isim benzeriliği diye düşündüğünüz tüm herşey başlıkta da görebileceğiniz gibi işin sadece "VECİHİ"dir .Bu güzel insan ve onun hayatı hakkında biraz okuduktan sonra devreye bir sürü üç nokta , hayıflanma,kederlenme girecek...Sonra mı ? Sonrasında ise artık bileceğiz ki Vecihi yalnızca bir Yeşil Çam karakteri değildir ; Türk ve Dünya Havacılık Tarihi'nin en önemli isimlerinden biridir... Neyse uzun lafın kısası :
  Eminim böyle bir hayatı okuyup öğrenmek farklı farklı şeyler katacaktır herkese ; bu iş için de en iyi kaynağın öncelikle birincil kaynak olan kendisinin kaleme aldığı bir eser olacağını düşünüyorum ve hiç bekletmeden öneriyorum :
Vecihi Hürkuş - Bir Tayyarecinin Anıları (Detaylı Bilgi İçin --->  http://ykykultur.com.tr/kitap/?id=68 )
Bunun haricinde salt bir anı veya benim tabirimle meslekî bir otobiyografi yazısı okumaktan pek zevk almayanlar için üzerinize afiyet hiç de utanmadan bir kaç tavsiyede daha bulunacağım :

* Vecihi Hürkuş, Havalarda, 1915-1925, İstanbul, Kanaat Kitabevi, 1942.

* Mehmet Gürbüz Gürer, Vecihi Hürkuş "Göklerin Korkusuz Adamı", İstanbul, 2001....* M. Bahattin Adigüzel, Türk Havaciliğinda İz Birakanlar, Ankara, 2001.
 

* Vecihi Hürkuş, Havada, 1915-1925, ISBN: 978-605-5816-00-1 İstanbul 2008, Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği Yayını No:1,

* Mehmet Gürbüz Gürer, Vecihi Hürkuş "Göklerin Korkusuz Adamı" ISBN: 978-605-5816-01-8, İstanbul, 2008 2.Basım Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği Yayını No:2

* Sunay Akın-Ay Hırsızı ( Veçihi Hürkuş)
  / BU ESERİ DAHA Bİ ÖNERMEKTEYİM : )

29 Ekim 2010 Cuma

Bakın bakın ben ne bulduuuuuum

Harika bir Syd Barrett alanı yaratılmış ; ilgililere duyurulur .
Sitede bir çok Syd Barrett parçasına ulaşmak mümkün ; Pink Floyd dönemi ve öncesi de dahil hem de !
Sitede çok geniş bir fotoğraf arşivi çalışması da yapılmış...Yani anlayacağınız 10 numero 10 10 10 !
Hadi buyrun şurdan :  http://www.sydbarrett.com/

10 Ekim 2010 Pazar

Yeşil & Ekşi ...

Benim sevinçlerimin de zamanlara göre çekimi vardır :

-Geçmiş zaman sevinçlerim

-Şu anki sevinçlerim

-Bir de müstakbel ; yani beklediğim , geleceğe ilişkin sevinçlerim .

Özellikle müstakbel sevinçlerim çok fenadır benim . Her yerde , her an karşıma çıkabilirler ; mesela sinemaya gittiğimde esas film öncesi gösterilen fragmanlar içinden beni heyecanlandıran bir film , rafta görüp de alamadığım bir kitap ya da bir müzik cd'si ... Hep sonraları ( param olunca , şu film gelince , uygun olunca , bi dahaki sefere ... ) yapmaya karar verdiğim ; ancak bu yapamayışlarımın bile benim içimde sevgi ısınmasına yeterli olabileceği şeyler ...Ancak bu müstakbel sevinçlerimin en bahar tadında olanı , en güzeli aklıma "Can Eriği"nin düşmesi anıdır ; işin fenası ise aklıma Eylül'de de düşebilir , Şubat'da da ... Ama aklıma düşmeyiversin o ekşilerin en yeşili ; ah ah dünyalar benim oluveriyor ... Bir de Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun şiiri vardır Can Eriği diye ; ki can eriği benim aklıma düşüp de ağzımı sulandırdıktan hemen sonra bu şiir yağmaya başlar bilinçaltımdan , hafızam ile dilim arasındaki yollara.Ancak şunu da demem lazım ; bir müddet geçmesi gerekir kendime gelebilmem için can eriği düşünce aklıma ... Kendime gelince de, daha henüz yeni vardığım kendimin , okuduğunu işitirim bu şiiri kendi kendine :


                                                                         
-CAN ERİĞİ-

Bir kelime buldum çın çın öter ;
Adı candır.
Bir erik kopardım can dalından ;
İçi can dolu,
Adı can , yaprağı can , lezzeti candır.
Bir gölge düştü önüme dedi ki :
Bir yüküm var benden ağır ,
Bir yüküm var beni taşır ,
Adı candır.

Toprak dedi ki :
Can Allah'ın yongasıdır ;
Fakat ben bir deri bir kemik kaldım .
Bir de misafirim var adı candır.

Işık dedi ki :
Renklerden , kokulardan ,
Seslerden önce koşup geldim.
İnsanoğluna nurtopu gibi
Bir müjde getirdim,
Adı candır.


Şiirin Yazarı : Bedri Rahmi Eyüboğlu

6 Ekim 2010 Çarşamba

*Met-Üst ' ten Seçmeler

*Met-Üst bildiğiniz ya da bilmediğiniz üzre güzide mizah dergisi Penguen'in yazarı ve çizeri olmakla beraber "Haiku" mevzusunun erbabıdır ; ki üstadı bütünüyle sergilemem mümkün değil ( pışşıııık elimde olsa da sergilemem ki alın kitabını okuyun bi hayrınız dokunsun ^^ ) ; ancak bir kısmıcağzını paylaşabilirim derleme olarak çıkarılan "Denemeyenler" adlı eserinin :





-Büyüyünce "NE" olucan ?
-Büyümek şart mı ... büyümeden "NE" olunmuyor mu ?

-Büyüyünce ne olucan ?
-Börülce reçeli , sahur davulcusu , ekimpatı

-----------------------------
Farklı hikaye ve haikulardan alıntılar :

 -Günümüzü bekliyoruz ... günümüze , gününü göstermek için .

 - Van Gogh'un kestiği kulağında arkalık , yedek sigara var mıydı ki ? 

 - "Yalnız"ın toplu fotoğrafları bile vesikalıktır.

 - Bir yalnız bir yalnıza aşık olursa yalnızlık toplamları en fazla belki çelimsiz bir çocuk edebilir.

 - İnsan boktan şeyleri de özler mi ya ... Özletiyor açıkçası işte , şu steril ve sahte zamanlar...

 - Lunaparkta langırtlar oynanırdı ... Atari matari yoktu ... O vakitler FAKİRLİKLER BİLE OTOMATİK DEĞİLDİ...

 ----------------------------
MetÜst'cesi Kurumların :

-Kayıp Geyşa Bürosu

-Tecavüzcü Coşkun Kız Yurdu
 
-----------------------------

*MET-ÜST ?
Cvp : Met - Üst = Metin Üstündağ .

4 Ekim 2010 Pazartesi

Hey Jesse ! deyip de yollara düşesim var...

Benim yollara düşesim hep vardı da ; bu şarkıyı dinledikçe pek bi oluyor , daha bi oluyor ...

http://fizy.com/s/1nppwy

26 Eylül 2010 Pazar

Ben de gördüm o taşı o ağaç yedi ...

Ağaca bir taş attım ;
Düşmedi taşım ,
Düşmedi taşım .
Taşımı ağaç yedi ;
Taşımı isterim ,
Taşımı isterim .

- Orhan Veli Kanık & Oktay Rıfat Horozcu -

24 Eylül 2010 Cuma

Şunu dinleyin, şöyle de yapın

 Şarkı tavsiyesinin "B" hali :

* parça isminin olduğu kısma tıklarsanız ilgili parça/video da açılacaktır

Yavuz Çetin'den "Sahil"i dinleyip kumsalda yürüyün ; tam sabahına yumurta sarısının sahana düşüşü gibi güneş doğarken günün.

Pink Floyd'dan "Wish You Were Here" eşliğinde "ah burda olsan!" dediklerinize daha bi özlemlenin.

Kazım Koyuncu'dan "İşte Gidiyorum" dinleye dinleye , ağlaya ağlaya gidin ; ama sadece gidin .

Fikret Kızılok " Gecenin Üçünde "yi söylerken gecenin 3'üne erişin , biraz daha bekleyip yeni doğan güneşle selamlaşın .

Kahve içmek için su ısıtıcısının tuşundan önce müzik çalarınızın "oynat" tuşuna basın , Bob Dylan " One More Cup Of Coffee Fore I Go" söylesin ; yalnız siz de kahvenizin ilk yudumunu Bob'a adayın .

Tam da egzostan bıkmışken tam da insan çokluğu sizi yormuşken David Gilmour'a kulak verin o size adresi gösterecektir : "On an Island"

Aptal aşık olun ( aşığın akıllısı da olmaz ya...) ama bunla da eğlenmeyi bilin , hafif sesi açın , ritme uygun parmak şıklatın : Genesis - " I Can't Dance "

"Eski 'I'stanbul" diyecek kıvama gelin Sadri Alışık'a bir turist selamı çakın sonra kulağına eğilip de "Istanbul Şehri Şiiri"ni okumasını rica edin .

Hayal edin , etmeyenleri ettirttirin : "John Lennon - Imagine"

"Şimdi konuşmasak olmaz mı ? " diyin ve kulaklığınızın tekini anlamasını istediğinizle paylaşın : "Rod Stewart-I Don't Wanna Talk About It..."

Devamı gelebilir (gelmeye de bilir ? ) .

21 Eylül 2010 Salı

Masa masa masa !

Masa dendi mi aklıma Edip Cansever gelir .Şiir hafızam pek iyi değildir , üstadın "Masa da masaymış ha ! " şiiri kendisinden 5-10 dk. sonra altyazı misali geçip gider.Sonra bir ürperme alır ruhumu ; soyadından attığı "y" harfi ile dürter beni Cemal Süreya , hatırlatır o dizelerini :

"Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer.

Herşeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden öldü Edip Cansever.

-Cemal Süreya- "

.
.
.

Şiirin fazlası öldürüyormuş demek,
Şiirin fazlasını da , ölmeyi de , ölmeleri de koy ;
Koy masaya o zaman.
Koy ki
Şiire yer açılsın az daha !

19 Eylül 2010 Pazar

Radyo Sevdalılarına Duyurulur !

Önceden dinlememiş olanlar direk hemencecik açsın dinlesin derim 24 saat über kaliteli müzik çalan güzide Ankara Üniversitesi'nin güzide İletişim Fakültesi'nin radyosudur .Bilhassa Latin - Küba müziği saatleri çok eğlenceli olmakla beraber sabahın ve gecenin körü diye tabir ettiğimiz saatlerde Frank Sinatra'lar , Lisa Ekdahl'lar havada uçuşmakla beraber günün her saati ; ansızın çok eski ancak bir o kadar da dinlenildiğinde insanı çaya batırılmış "püsküyüt" kıvamına getiren Türkçe parçalar da çalmaktadırlar.

Fm Frekans 91.0
RADYO İLEF(İnternet üzerinden dinlemek için) ---> http://ilef.ankara.edu.tr/radyoilef/

Kahvenin Rengi Değil !

Kahvenin herşeyini severim :
Kokusunu , tadını , rengini...

Kahvenin herşeyini severim sevmesine de
"Kahverengi" diye bir renk var ya
Bir tek onu sevmem ; sevemem.

Okulu değil de ...


 Okulu değil de , kantininden kahve ( sade ve şekersiz tabi ki de siz ne sandındınızdı ki! ) alıp da , kafamıza kafamıza at kestanesi yağdıran ağaçlarının olduğu bahçesinde içmeyi ; mevcutsa kısa süreli fakat pek bi yoğun , pek bi tadı damakta kalan muhabbetler etmeyi , henüz muhabbet dem almadıysa da kulaklık aracılığıyla "kahve dinlerken arka planda içilmesi 'yutella' tadı veren müzükler "dinlemeyi özlediğimi fark ettim.

Sait Faik'i dinleyin ; deli olmayın !


"Söz vermiştim kendi kendime; yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi! Burada, namuslu insanların arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti. Yapamadım. Koştum tütüncüye, kağıt, kalem aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkarttım. Kalemi yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım."

-Sait Faik Abasıyanık-

18 Eylül 2010 Cumartesi

"Ankara'da denizsiz kaldım ." diyenlere :

Ankara'dayım ...
Fakültenin açılmasına az bir zaman kaldı.Şehir dışından gelenler;özellikle deniz memleketi sayılacak kıyı illerden gelen arkadaşlar şakayla karışık "Ankara'nın denizsizliği " ile dalga geçip , yakınıyorlar .

Sahiden de Ankara'da deniz yoktur ; ama söylesenize cidden duyamıyor musunuz denizi , dalgaların kovalamacılık oynarken çıkardıkları sesleri Ankara'da ; Ankara'dan ?  Eğer duyamıyorsanız durum çok ciddi demektir :
-En yakın müzik çalara koşunuz ,
-Kalabalıktan arınınız ,
-Bir kupa çay ya da kahve alınız ,
-Denizi içlerine sığdırabilmiş , her daim denizi , dalgaları duyabilen bir yazarın eserini açıp okuyunuz ve sonra yaptığınız herşeyi bırakıp tekrar deneyiniz denizi duymayı . Halâ duyamıyor musunuz ? "Duyamam tabi bütün bunlar da neyin nesi ?" mi diyorsunuz ? Üzgünüm ; ancak başka yolu yok :

Ankara'dan deniz böyle dinlenir.

Şimdi , Ankara'da deniz olmadığı için değil de denizi neden halâ duyamadığınız için yakınabilirsiniz.